[10.4] Allah'ın gerçek bir vâdi olarak hepinizin dönüşüancak O'nadır. Çünkü O, mahlûkatı önce (yoktan)yaratır, sonra da iman edip iyi işler yapanlaraadaletle mükâfat vermek için (onları huzuruna) geriçevirir. Kâfir olanlara gelince, inkâr etmekteoldukları şeylerden ötürü onlar için kaynar sudan biriçki ve elem verici bir azap vardır.

[10.12] İnsana bir zarar geldiği zaman, yan yatarak, oturarak veya ayakta durarak (o zararıngiderilmesi için) bize dua eder; fakat biz ondansıkıntısını kaldırınca, sanki kendisine dokunan bir sıkıntıdan ötürü bize dua etmemiş gibi geçip gider.İşte böylece haddi aşanlara yapmakta oldukları şeylergüzel gösterildi.

[10.15] Onlara âyetlerimiz açık açık okunduğu zaman(öldükten sonra) bize kavuşmayı beklemeyenler: Yabundan başka bir Kur'an getir veya bunu değiştir!dediler. De ki: Onu kendiliğimden değiştirmem benimiçin olacak şey değildir. Ben, bana vahyolunandan başkasına uymam. Çünkü Rabbime isyan edersem elbettebüyük günün azabından korkarım.

[10.18] Onlar Allah'ı bırakıp kendilerine ne zarar ne defayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve: Bunlar,Allah katında bizim şefaatçılarımızdır, diyorlar. Deki: "Siz Allah'a göklerde ve yerde bilemeyeceği birşeyi mi haber veriyorsunuz? Hâşâ! O, onların ortak koştuklarından uzak ve yücedir."

[10.21] Kendilerine dokunan (kıtlık ve hastalık gibi) bir sıkıntıdan sonra insanlara bir rahmet (esenlik)tattırdığımız zaman, bir de bakarsın ki âyetlerimizhakkında onların bir tuzağı vardır. De ki: Allah'ın tuzağı daha süratlidir. Şüphesiz elçilerimizkurduğunuz tuzakları yazıyorlar.

[10.22] Sizi karada ve denizde gezdiren O'dur. Hatta sizgemilerde bulunduğunuz, o gemiler de içindekileritatlı bir rüzgârla alıp götürdükleri ve (yolcular) buyüzden neşelendikleri zaman, o gemiye şiddetli birfırtına gelip çatar, her yerden onlara dalgalar hücumeder ve onlar çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar dadini yalnız Allah'a halis kılarak: "Andolsun eğer bizi bundan kurtarırsan mutlaka şükredenlerdenolacağız" diye Allah'a yalvarırlar.

[10.23] Fakat Allah onları kurtarınca bir de bakarsın kionlar, yine haksız yere taşkınlık ediyorlar. Eyinsanlar! Sizin taşkınlığınız ancak kendialeyhinizedir; (bununla) sadece fâni dünya hayatınınmenfaatini elde edersiniz; sonunda dönüşünüz yinebizedir. O zaman yapmakta olduklarınızı size haber vereceğiz.

[10.24] Dünya hayatının durumu, gökten indirdiğimiz bir sugibidir ki, insanların ve hayvanların yiyeceklerindenolan yeryüzü bitkileri o su sayesinde gürleşipbirbirine girer. Nihayet yeryüzü zinetini takınıp, (rengârenk) süslendiği ve sahipleri de onun üzerindekudret sahibi olduklarını sandıkları bir sırada, birgece veya gündüz ona emrimiz (âfetimiz) gelir de onusanki dün yerinde yokmuş gibi kökünden koparılarak biçilmiş bir hale getiririz. İşte iyi düşünecekkavimler için âyetlerimizi böyle açıklıyoruz.

[10.31] (Resûlüm!) De ki: Size gökten ve yerden kim rızıkveriyor? Ya da kulaklara ve gözlere kim mâlik (vehakim) bulunuyor? Ölüden diriyi kim çıkarıyor,diriden ölüyü kim çıkarıyor? (Her türlü) işi kim idareediyor? "Allah" diyecekler. De ki: Öyle ise (Ona âsiolmaktan) sakınmıyor musunuz?

[10.34] (Resûlüm!) De ki: (Allah'a) ortak koştuklarınızarasında, (birini yokken) ilk defa yaratacak,arkasından onu (ölümünden sonra hayata) yenidendöndürecek biri var mı? De ki: Allah ilk defa yaratıp(ölümden sonra) onu yeniden (hayata) döndürür. O haldenasıl saptırılırsınız!

[10.61] Ne zaman sen bir işte bulunsan, ne zamanKur'an'dan bir şey okusan ve siz ne zaman bir iş yaparsanız, o işe daldığınız zaman biz mutlakaüstünüzde şahidizdir. Ne yerde ne gökte zerreağırlığınca bir şey Rabbinden uzak (ve gizli) kalmaz. Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü yoktur ki apaçıkkitapta (levh-i mahfuzda) bulunmasın.

[10.71] Onlara Nuh'un haberini oku: Hani o kavmine demiştiki: "Ey kavmim! Eğer benim (aranızda) durmam veAllah'ın âyetlerini hatırlatmam size ağır geldi ise,ben yalnız Allah'a dayanıp güvenirim. Siz de ortaklarınızla beraber toplanıp yapacağınızıkararlaştırın. Sonra işiniz başınıza dert olmasın.Bundan sonra (vereceğiniz) hükmü, bana uygulayın ve bana mühlet de vermeyin."

[10.88] Musa dedi ki: Ey Rabbimiz! Gerçekten sen Firavun ve kavmine dünya hayatında zinet ve nicemallar verdin. Ey Rabbimiz! (Onlara bu nimetleri),insanları senin yolundan saptırsınlar ve elem verici cezayı görünceye kadar iman etmesinler,diye mi (verdin)? Ey Rabbimiz! Onların mallarını yoket, kalplerine sıkıntı ver (ki iman etsinler).

[10.90] Biz, İsrailoğullarını denizden geçirdik. AmaFiravun ve askerleri zulmetmek ve saldırmak üzereonları takip etti. Nihayet (denizde) boğulma halinegelince, (Firavun:) "Gerçekten, İsrailoğullarınıninandığı Tanrı'dan başka tanrı olmadığına ben de imanettim. Ben de müslümanlardanım!" dedi.

[10.98] Yunus'un kavmi müstesna, (halkını yok ettiğimizülkelerden) herhangi bir ülke halkı, keşke (kendilerine azap gelmeden) iman etse de bu imanlarıkendilerine fayda verseydi! Yunus'un kavmi imanedince, kendilerinden dünya hayatındaki rüsvaylık azabını kaldırdık ve onları bir süre (dünyanimetlerinden) faydalandırdık.
