[2.19] Yahut (onların durumu), gökten sağanak halindeboşanan, içinde yoğun karanlıklar, gürültü veyıldırımlar bulunan yağmur(a tutulmuş kimselerin durumu) gibidir. O münafıklar yıldırımlardan gelecekölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar.Halbuki Allah, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.

[2.20] (O esnada) şimşek sanki gözlerini çıkaracakmışgibi çakar, onlar için etrafı aydınlatınca oradabirazcık yürürler, karanlık üzerlerine çökünce de oldukları yerde kalırlar. Allah dileseydielbette onların kulaklarını sağır, gözlerini körederdi. Allah şüphesiz her şeye kadirdir.

[2.25] İman edip iyi davranışlarda bulunanlara, içindenırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele! O cennetlerdeki bir meyveden kendilerine rızık olarakyedirildikçe: Bundan önce dünyada bizeverilenlerdendir bu, derler. Bu rızıklar onlara (bazı yönlerden dünyadakine) benzer olarak verilmiştir.Onlar için cennette tertemiz eşler de vardır. Veonlar orada ebedî kalıcılardır.

[2.26] Şüphesiz Allah (hakkı açıklamak için) sivrisinekve onun da ötesinde bir varlığı misal getirmektençekinmez. İman etmişlere gelince, onlar böylemisallerin Rablerinden gelen hak ve gerçek olduğunubilirler. Kâfir olanlara gelince: Allah böyle misalvermekle ne murat eder? derler. Allah onunla birçok kimseyi saptırır, birçoklarını da doğru yola yöneltir.Verdiği misallerle Allah ancak fâsıkları saptırır(çünkü bunlar birer imtihandır).

[2.30] Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle senitesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesatçıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun? dediler. Allah da onlara: Sizinbilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi.

[2.33] (Bunun üzerine: ) Ey Âdem ! Eşyanın isimlerinimeleklere anlat, dedi. Adem onların isimlerini onlara anlatınca: Ben size, muhakkak semâvat ve arzdagörülmeyenleri (oralardaki sırları) bilirim. Bundanda öte, gizli ve açık yapmakta olduklarınızı da bilirim, dememiş miydim? dedi.

[2.49] Hatırlayın ki, sizi, Firavun taraftarlarındankurtardık. Çünkü onlar size azabın en kötüsünü reva görüyorlar, yeni doğan erkek çocuklarınızı kesiyorlar,(fenalık için) kızlarınızı hayatta bırakıyorlardı.Aslında o size reva görülenlerde Rabbinizden büyükbir imtihan vardı.

[2.54] Musa kavmine demişti ki: Ey kavmim! Şüphesiz siz,buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize kötülük ettiniz.Onun için Yaradanınıza tevbe edin de nefislerinizi(kötü duygularınızı) öldürün. Öyle yapmanızYaratıcınızın katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah tevbenizi kabul etmiş olur.Çünkü acıyıp tevbeleri kabul eden ancak O'dur.

[2.58] (İsrailoğullarına:) Bu kasabaya girin, oradabulunanlardan dilediğiniz şekilde bol bol yeyin,kapısından eğilerek girin, (girerken) "Hıtta!" (Yâ Rabbi bizi affet) deyin ki, sizin hatalarınızıbağışlayalım; zira biz, iyi davrananlara(karşılığını) fazlasıyla vereceğiz, demiştik.

[2.61] Hani siz (verilen nimetlere karşılık): Ey Musa!Bir tek yemekle yetinemeyiz; bizim için Rabbine duaet de yerin bitirdiği şeylerden; sebzesinden,hıyarından, sarımsağından, mercimeğinden, soğanındanbize çıkarsın, dediniz. Musa ise: Daha iyiyi dahakötü ile değiştirmek mi istiyorsunuz? O halde şehreinin. Zira istedikleriniz sizin için orada var, dedi.İşte (bu hadiseden sonra) üzerlerine aşağılık veyoksulluk damgası vuruldu. Allah'ın gazabına uğradılar. Bu musibetler (onların başına), Allah'ınâyetlerini inkâra devam etmeleri, haksız olarakpeygamberleri öldürmeleri sebebiyle geldi. Bunların hepsi, sadece isyanları ve taşkınlıkları sebebiyledir.

[2.71] (Musa) dedi ki: Allah şöyle buyuruyor: O, henüzboyunduruk altına alınmayan, yer sürmeyen, ekin sulamayan, serbest dolaşan (salma), renginde hiçalacası bulunmayan bir inektir. "İşte şimdi gerçeğianlattın" dediler ve bunun üzerine (onu bulup) kestiler, ama az kalsın kesmeyeceklerdi.

[2.74] (Ne var ki) bunlardan sonra yine kalplerinizkatılaştı. Artık kalpleriniz taş gibi yahut daha dakatıdır. Çünkü taşlardan öylesi var ki, içinden ırmaklar kaynar. Öylesi de var ki, çatlar daondan su fışkırır. Taşlardan bir kısmı da Allahkorkusuyla yukardan aşağı yuvarlanır. Allah yapmakta olduklarınızdan gafil değildir.

[2.76] (Münafıklar) inananlarla karşılaştıklarında "İmanettik" derler. Birbirleriyle başbaşa kaldıkları vakitise: Allah'ın size açtıklarını (Tevrat'takibilgileri), Rabbiniz katında sizin aleyhinize hüccet getirmeleri için mi onlara anlatıyorsunuz;bunları düşünemiyor musunuz? derler.

[2.83] Vaktiyle biz, İsrailoğullarından: Yalnızca Allah'akulluk edeceksiniz, ana-babaya, yakın akrabaya,yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz diye söz almış ve "İnsanlara güzel söz söyleyin, namazıkılın, zekâtı verin" diye de emretmiştik. Sonundaazınız müstesna, yüz çevirerek dönüp gittiniz.

[2.85] Bu misakı kabul eden sizler, (verdiğiniz sözüntersine) birbirinizi öldürüyor, aranızdan bir zümreyi yurtlarından çıkarıyor, kötülük ve düşmanlıkta onlarakarşı birleşiyorsunuz. Onları yurtlarından çıkarmaksize haram olduğu halde (hem çıkarıyor hem de) size esirler olarak geldiklerinde fidye verip onlarıkurtarıyorsunuz. Yoksa siz Kitab'ın bir kısmınainanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası dünya hayatında ancakrüsvaylık; kıyamet gününde ise en şiddetli azabaitilmektir. Allah sizin yapmakta olduklarınızdan asla gafil değildir.

[2.87] Andolsun biz Musa'ya Kitab'ı verdik. Ondan sonraardarda peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya damucizeler verdik. Ve onu, Rûhu'l-Kudüs (Cebrail) iledestekledik. (Ne var ki) gönlünüzün arzulamadığı şeyleri söyleyen bir elçi geldikçe ona karşı büyüklüktasladınız. (Size gelen) peygamberlerden bir kısmınıyalanladınız, bir kısmını da öldürdünüz.

[2.91] Kendilerine: Allah'ın indirdiğine iman edin, denilince: Biz sadece bize indirilene (Tevrat'a)inanırız, derler ve ondan başkasını inkâr ederler.Halbuki o Kur'an kendi ellerinde bulunan Tevrat'ı doğrulayıcı olarak gelmiş hak kitaptır. (Ey Muhammed!)Onlara: Şayet siz gerçekten inanıyor idiyseniz dahaönce Allah'ın peygamberlerini neden öldürüyordunuz?deyiver.

[2.93] Hatırlayın ki, Tûr dağının altında sizden sözalmış: Size verdiklerimizi kuvvetlice tutun,söylenenleri anlayın, demiştik. Onlar: İşittik veisyan ettik, dediler. İnkârları sebebiyle kalplerinebuzağı sevgisi dolduruldu. De ki: Eğer inanıyorsanız,imanınız size ne kötü şeyler emrediyor!

[2.102] Süleyman'ın hükümranlığı hakkında onlar,şeytanların uydurup söylediklerine tâbi oldular.Halbuki Süleyman büyü yapıp kâfir olmadı. Lâkinşeytanlar kâfir oldular. Çünkü insanlara sihri veBabil'de Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirileniöğretiyorlardı. Halbuki o iki melek, herkese: Bizancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış inanıpda kâfir olmayasınız, demeden hiç kimseye (sihirilmini) öğretmezlerdi. Onlar, o iki melekden, karı ilekoca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysabüyücüler, Allah'ın izni olmadan hiç kimseye zararveremezler. Onlar, kendilerine fayda vereni değil de zarar vereni öğrenirler. Sihri satın alanların (onainanıp para verenlerin) ahiretten nasibi olmadığınıçok iyi bilmektedirler. Karşılığında kendilerinisattıkları şey ne kötüdür! Keşke bunu anlasalardı!

[2.109] Ehl-i kitaptan çoğu, hakikat kendilerine apaçık belli olduktan sonra, sırf içlerindeki kıskançlıktanötürü, sizi imanınızdan vazgeçirip küfre döndürmekistediler. Yine de siz, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedip bağışlayın. ŞüphesizAllah her şeye kadirdir.

[2.113] Hepsi de kitabı (Tevrat ve İncil'i) okumaktaoldukları halde Yahudiler: Hıristiyanlar doğru yolda değillerdir, dediler. Hıristiyanlar da: Yahudilerdoğru yolda değillerdir, dediler. Kitabı bilmeyenlerde birbirleri hakkında tıpkı onların söylediklerinisöylediler. Allah, ihtilâfa düştükleri hususlardakıyamet günü onlar hakkında hükmünü verecektir.

[2.114] Allah'ın mescidlerinde O'nun adının anılmasınaengel olan ve onların harap olmasına çalışandan dahazalim kim vardır! Aslında bunların oralara ancakkorkarak girmeleri gerekir. (Başka türlü girmeyehakları yoktur.) Bunlar için dünyada rezillik,ahirette de büyük azap vardır.

[2.140] Yoksa siz, İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve esbâtın yahudi, yahut hıristiyan olduklarını mısöylüyorsunuz? De ki: Siz mi daha iyi bilirsiniz,yoksa Allah mı? Allah tarafından kendisine (bildirilmiş) bir şahitliği gizleyenden daha zalim kimolabilir? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.

[2.143] İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız,Resûl'ün de size şahit olması için sizi mutedil birmillet kıldık. Senin (arzulayıp da şu anda) yönelmediğin kıbleyi (Kâbe'yi) biz ancakPeygamber'e uyanı, ökçeleri üzerinde geri dönendenayırdetmemiz için kıble yaptık. Bu, Allah'ın hidayet verdiği kimselerden başkasına elbette ağır gelir.Allah sizin imanınızı asla zayi edecek değildir. ZiraAllah insanlara karşı şefkatli ve merhametlidir.

[2.144] (Ey Muhammed!) Biz senin yüzünün göğe doğruçevrilmekte olduğunu (yücelerden haber beklediğini)görüyoruz. İşte şimdi, seni memnun olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Haramtarafına çevir. (Ey müslümanlar!) Siz de neredeolursanız olun, (namazda) yüzlerinizi o tarafa çevirin. Şüphe yok ki, ehl-i kitap, onun Rablerindengelen gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah onlarınyapmakta olduklarından habersiz değildir.

[2.145] Yemin olsun ki (habibim ! ) sen ehl-i kitaba hertürlü âyeti (mucizeyi) getirsen yine de onlar seninkıblene dönmezler. Sen de onların kıblesine dönecek değilsin. Onlar da birbirlerinin kıblesinedönmezler. Sana gelen ilimden sonra eğer onlarınarzularına uyacak olursan, işte o zaman sen hakkı çiğneyenlerden olursun.

[2.150] (Evet Resûlüm ! ) Nereden yola çıkarsan çık(namazda) yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir. Neredeolursanız olunuz, yüzünüzü o yana çevirin ki,aralarından haksızlık edenler (kuru inatçılar)müstesna, insanların aleyhinizde (kullanabilecekleri)bir delili bulunmasın. Sakın onlardan korkmayın!Yalnız benden korkun. Böylece size olan nimetimitamamlayayım da doğru yolu bulasınız.

[2.164] Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında, geceile gündüzün birbiri peşinden gelmesinde, insanlara fayda veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp gidengemilerde, Allah'ın gökten indirip de ölü haldekitoprağı canlandırdığı suda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve yer ile gökarasında emre hazır bekleyen bulutlarıyönlendirmesinde düşünen bir toplum için (Allah'ın varlığını ve birliğini isbatlayan) birçok delillervardır.

[2.165] İnsanlardan bazıları Allah'tan başkasını Allah'adenk tanrılar edinir de onları Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah'a olansevgileri ise (onlarınkinden) çok daha fazladır.Keşke zalimler azabı gördükleri zaman (anlayacakları gibi) bütün kuvvetin Allah'a aitolduğunu ve Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunuönceden anlayabilselerdi.

[2.167] (Kötülere) uyanlar şöyle derler: Ah, keşke bir daha dünyaya geri gitmemiz mümkün olsaydı da,şimdi onların bizden uzaklaştıkları gibi biz deonlardan uzaklaşsaydık! Böylece Allah onlara, işlerini, pişmanlık ve üzüntü kaynağı olarak gösterirve onlar artık ateşten çıkamazlar.

[2.173] Allah size ancak ölüyü (leşi), kanı, domuz etinive Allah'tan başkası adına kesileni haram kıldı. Herkim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, başkasınınhakkına saldırmadan ve haddi aşmadan bir miktaryemesinde günah yoktur. Şüphe yok ki Allah çokçabağışlayan çokça esirgeyendir.

[2.174] Allah'ın indirdiği kitaptan bir şeyi (âhir zamanPeygamberinin vasıflarını) gizleyip onu az bir pahaile değişenler yok mu, işte onların yeyip de karınlarına doldurdukları, ateşten başka bir şeydeğildir. Kıyamet günü Allah ne kendileriyle konuşurve ne de onları temize çıkarır. Orada onlar için can yakıcı bir azap vardır.

[2.177] İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafınaçevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe,meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ınrızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve köleleresevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir.Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İştedoğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîlerancak onlardır!

[2.178] Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında sizekısas farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın (öldürülür). Ancak her kimin cezası, kardeşi(öldürülenin velisi) tarafından bir miktarbağışlanırsa artık (taraflar) hakkaniyete uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle ödemelidir.Bu söylenenler, Rabbinizden bir hafifletme verahmettir. Her kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak onun için elem verici bir azap vardır.

[2.184] Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farzkılındı). Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder.(İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibidevamlı mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir.Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa, bukendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için dahahayırlıdır.

[2.185] Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrununve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarakKur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazanayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o andahasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca)başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyıtamamlamanız ve size doğru yolu göstermesinekarşılık, Allah'ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir.

[2.187] Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâlkılındı. Onlar sizin için birer elbise, siz de onlariçin birer elbisesiniz. Allah sizin kendinize kötülükettiğinizi bildi ve tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık (ramazan gecelerinde) onlara yaklaşınve Allah'ın sizin için takdir ettiklerini isteyin.Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadaryeyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın.Mescitlerde ibadete çekilmiş olduğunuz zamanlarda kadınlarla birleşmeyin. Bunlar Allah'ın koyduğusınırlardır. Sakın bu sınırlara yaklaşmayın. İşteböylece Allah âyetlerini insanlara açıklar. Umulur ki korunurlar.

[2.189] Sana, hilâl şeklinde yeni doğan ayları sorarlar.De ki: Onlar, insanlar ve özellikle hac için vakitölçüleridir. İyi davranış, asla evlere arkalarındangelip girmeniz değildir. Lâkin iyi davranış, korunan(ve ölçülü giden) kimsenin davranışıdır. Evlerekapılarından girin, Allah'tan korkun, umulur kikurtuluşa erersiniz.

[2.191] Onları (size karşı savaşanları) yakaladığınızyerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden siz de onlarıçıkarın. Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram'da onlar sizinle savaşmadıkça,siz de onlarla savaşmayın. Eğer onlar size karşısavaş açarlarsa siz de onları öldürün. İşte kâfirlerin cezası böyledir.

[2.196] Haccı ve umreyi Allah için tam yapın. Eğer(bunlardan) alıkonursanız kolayınıza gelen kurbanıgönderin. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden her kim hasta olursayahut başından bir rahatsızlığı varsa, oruç veyasadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir. (Hac yolculuğu için) emin olduğunuz vakit kim hacgünlerine kadar umre ile faydalanmak isterse,kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesmeyen kimse hac günlerinde üç, memleketine döndüğüzaman yedi olmak üzere oruç tutar ki, hepsi tam ongündür. Bu söylenenler, ailesi Mescid-i Haram civarında oturmayanlar içindir. Allah'tan korkun.Biliniz ki Allah'ın vereceği ceza ağırdır.

[2.197] Hac, bilinen aylardadır. Kim o aylarda hacca niyet ederse (ihramını giyerse), hac esnasında kadınayaklaşmak, günah sayılan davranışlara yönelmek, kavgaetmek yoktur. Ne hayır işlerseniz Allah onu bilir. (Ey müminler! Ahiret için) azık edinin.Bilin ki azığın en hayırlısı takvâdır. Ey akılsahipleri! Benden (emirlerime muhalefetten) sakının.

[2.213] İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah,müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdi. İnsanlar arasında, anlaşmazlığa düştüklerihususlarda hüküm vermeleri için, onlarla beraber hakyolu gösteren kitapları da gönderdi. Ancakkendilerine kitap verilenler, apaçık delillergeldikten sonra, aralarındaki kıskançlıktan ötürüdinde anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenlere, üzerinde ihtilafa düştüklerigerçeği izniyle gösterdi. Allah dilediğini doğru yolailetir.

[2.214] (Ey müminler! ) Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler size de gelmedencennete gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk vesıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki, nihayet Peygamber ve beraberindekimüminler: Allah'ın yardımı ne zaman! dediler.Bilesiniz ki Allah'ın yardımı yakındır.

[2.217] Sana haram ayı, yani onda savaşmayı soruyorlar.De ki: O ayda savaşmak büyük bir günahtır. (İnsanları)Allah yolundan çevirmek, Allah'ı inkâr etmek,Mes-cid-i Haram'ın ziyaretine mâni olmak ve halkınıoradan çıkarmak ise Allah katında daha büyük günahtır.Fitne de adam öldürmekten daha büyük bir günahtır.Onlar eğer güçleri yeterse, sizi dininizdendöndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler. Sizden kim, dininden döner ve kâfir olarak ölürse,onların yaptıkları işler dünyada da ahirette de boşagider. Onlar cehennemliktirler ve orada devamlı kalırlar.

[2.219] Sana, şarap ve kumar hakkında soru sorarlar. Deki: Her ikisinde de büyük bir günah ve insanlar içinbir takım faydalar vardır. Ancak her ikisinin degünahı faydasından daha büyüktür. Yine sana iyilikyolunda ne harcayacaklarını sorarlar. "İhtiyaçfazlasını" de. Allah size âyetleri böyle açıklar ki düşünesiniz.

[2.220] Dünya ve ahiret hakkında (lehinize olan davranışları düşünün ve ona göre hareket edin). Sanayetimler hakkında soruyorlar. De ki: Onları iyiyetiştirmek (yüz üstü bırakmaktan) daha hayırlıdır. Eğer onlarla birlikte yaşarsanız,(unutmayın ki) onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah,işleri bozanla düzelteni bilir. Eğer Allah dileseydi, sizi de zahmet ve meşakkate sokardı. ÇünküAllah güçlüdür, hakîmdir.

[2.221] İman etmedikçe putperest kadınlarla evlenmeyin.Beğenseniz bile, putperest bir kadından, imanlı bircâriye kesinlikle daha iyidir. İman etmedikçeputperest erkekleri de (kızlarınızla) evlendirmeyin.Beğenseniz bile, putperest bir kişiden inanmış birköle kesinlikle daha iyidir. Onlar (müşrikler)cehenneme çağırır. Allah ise, izni (ve yardımı) ilecennete ve mağfirete çağırır. Allah, düşünüpanlasınlar diye âyetlerini insanlara açıklar.

[2.222] Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: O, birrahatsızlıktır. Bu sebeple ay halinde olan kadınlardanuzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın.Temizlendikleri vakit, Allah'ın size emrettiği yerdenonlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki, Allah tevbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever.

[2.228] Boşanmış kadınlar, kendi başlarına (evlenmeden)üç ay hali (hayız veya temizlik müddeti) beklerler.Eğer onlar Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanmışlarsa, rahimlerinde Allah'ın yarattığınıgizlemeleri kendilerine helâl olmaz. Eğer kocalarbarışmak isterlerse, bu durumda boşadıkları kadınları geri almaya daha fazla hak sahibidirler.Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi,kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır. Ancak erkekler, kadınlara göre bir dereceüstünlüğe sahiptirler. Allah azîzdir, hakîmdir.

[2.229] Boşama iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermektir. Kadınlaraverdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şey almanızsize helâl olmaz. Ancak erkek ve kadın Allah'ın sınırlarında kalıp evlilik haklarını tam tatbikedememekten korkarlarsa bu durum müstesna. (Eymüminler!) Siz de karı ile kocanın, Allah'ın sınırlarını, hakkıyla muhafaza etmelerinden kuşkuyadüşerseniz, kadının (erkeğe) fidye vermesinde her ikitaraf için de sakınca yoktur. Bu söylenenler Allah'ınkoyduğu sınırlardır. Sakın onları aşmayın. KimAllah'ın sınırlarını aşarsa işte onlar zalimlerdir.

[2.230] Eğer erkek kadını (üçüncü defa) boşarsa, ondansonra kadın bir başka erkekle evlenmedikçe onu alması kendisine helâl olmaz. Eğer bu kişi de onu boşarsa,(her iki taraf da) Allah'ın sınırlarını muhafazaedeceklerine inandıkları takdirde, yeniden evlenmelerinde beis yoktur. Bunlar Allah'ınsınırlarıdır. Allah bunları bilmek, öğrenmekisteyenler için açıklar.

[2.231] Kadınları boşadığınız ve onlar da beklememüddetlerini bitirdikleri vakit ya onları iyilikletutun yahut iyilikle bırakın. Fakat haksızlık ederekve zarar vermek için onları nikâh altında tutmayın.Kim bunu yaparsa muhakkak kendine kötülük etmiş olur. Allah'ın âyetlerini eğlenceye almayın. Allah'ınsizin üzerinizdeki nimetini, (size verdiği hidayeti),size öğüt vermek üzere indirdiği Kitab'ı ve hikmeti hatırlayın. Allah'tan korkun. Bilesiniz kiAllah, her şeyi bilir.

[2.232] Kadınları boşadığınız ve onlar da beklememüddetlerini bitirdikleri vakit, aralarında iyilikleanlaştıkları takdirde, onların (eski) kocalarıyla evlenmelerine engel olmayın. İşte bununla içinizdenAllah'a ve ahiret gününe inanan kimselere öğütverilmektedir. Bu öğüdü tutmanız kendiniz için en iyisi ve en temizidir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.

[2.233] Emzirmeyi tamamlatmak isteyen (baba) için,anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların örfe uygun olarak beslenmesi ve giyimi babatarafına aittir. Bir insan ancak gücü yettiğindensorumlu tutulur. Hiçbir anne, çocuğu sebebiyle, hiçbir baba da çocuğu yüzünden zararauğratılmamalıdır. Onun benzeri (nafaka temini) vâris üzerine de gerekir. Eğer ana ve bababirbiriyle görüşerek ve karşılıklı anlaşarak çocuğumemeden kesmek isterlerse, kendilerine günah yoktur. Çocuklarınızı (süt anne tutup) emzirtmekistediğiniz takdirde, süt anneye vermekte olduğunuzuiyilikle teslim etmeniz şartıyla, üzerinize günah yoktur. Allah'tan korkun. Bilin ki Allah, yapmaktaolduklarınızı görür.

[2.235] (İddet beklemekte olan) kadınlarla evlenme hususundaki düşüncelerinizi üstü kapalı biçimdeanlatmanızda veya onu içinizde gizli tutmanızda sizegünah yoktur. Allah bilir ki siz onları anacaksınız. Lâkin, meşru sözler söylemeniz müstesna,sakın onlara gizlice buluşma sözü vermeyin. Farz olanbekleme müddeti dolmadan, nikâh kıymaya kalkışmayın. Bilin ki Allah, gönlünüzdekileri bilir.Bu sebeple Allah'tan sakının. Şunu iyi bilin ki Allahgafûrdur, halîmdir.

[2.236] Nikâhtan sonra henüz dokunmadan veya onlar içinbelli bir mehir tayin etmeden kadınları boşarsanız bunda size mehir zorunluğu yoktur. Budurumda onlara müt'a (hediye cinsinden bir şeyler)verin. Zengin olan durumuna göre, fakir de durumuna göre vermelidir. Münasip bir müt'a vermekiyiler için bir borçtur.

[2.237] Kendilerine mehir tayin ederek evlendiğinizkadınları, temas etmeden boşarsanız, tayin ettiğinizmehrin yarısı onların hakkıdır. Ancak kadınların vazgeçmesi veya nikâh bağı elinde bulunanın (velinin)vazgeçmesi hali müstesna, affetmeniz (mehirdenvazgeçmeniz), takvâya daha uygundur. Aranızda iyilik ve ihsanı unutmayın. Şüphesiz Allah yapmaktaolduklarınızı hakkıyla görür.

[2.240] Sizden ölüp de (dul) eşler bırakan kimseler,zevcelerinin, evlerinden çıkarılmadan, bir yıla kadarbıraktıkları maldan faydalanmaları hususunda(sağlıklarında) vasiyet etsinler. Eğer o kadınlar, (kendiliklerinden) çıkıp giderlerse, kendilerihakkında yaptıkları meşru şeylerden size bir günahyoktur. Allah azîzdir, hakîmdir.

[2.246] Musa'dan sonra, Benî İsrail'den ileri gelenkimseleri görmedin mi? Kendilerine gönderilmiş birpeygambere: "Bize bir hükümdar gönder ki (onunkomutasında) Allah yolunda savaşalım" demişlerdi. "Yasize savaş yazılır da savaşmazsanız?" dedi."Yurtlarımızdan çıkarılmış, çocuklarımızdan uzaklaştırılmış olduğumuz halde Allah yolunda nedensavaşmayalım?" dediler. Kendilerine savaş yazılınca,içlerinden pek azı hariç, geri dönüp kaçtılar. Allah zalimleri iyi bilir.

[2.247] Peygamberleri onlara: Bilin ki Allah, Tâlût'u size hükümdar olarak gönderdi dedi. Bununüzerine: Biz, hükümdarlığa daha lâyık olduğumuzhalde, kendisine servet ve zenginlik yönünden geniş imkânlar verilmemişken o bize nasıl hükümdar olur?dediler. "Allah sizin üzerinize onu seçti, ilimde vebedende ona üstünlük verdi. Allah mülkünü dilediğine verir. Allah her şeyi ihata eden ve herşeyi bilendir" dedi.

[2.248] Peygamberleri onlara: Onun hükümdarlığınınalâmeti, Tabut'un size gelmesidir. Meleklerintaşıdığı o Tabut'un içinde Rabbinizden size bir ferahlık ve sükûnet, Musa ve Harun hanedanlarınınbıraktıklarından bir kalıntı vardır. Eğer inanmışkimseler iseniz sizin için bunda şüphesiz bir alâmet vardır, dedi.

[2.249] Tâlût askerlerle beraber (cihad için) ayrılınca: Biliniz ki Allah sizi bir ırmakla imtihan edecek. Kimondan içerse benden değildir. Eliyle bir avuç içenmüstesna kim ondan içmezse bendendir, dedi. İçlerinden pek azı müstesna hepsi ırmaktan içtiler.Tâlût ve iman edenler beraberce ırmağı geçince: Bugünbizim Câlût'a ve askerlerine karşı koyacak hiç gücümüz yoktur, dediler. Allah'ın huzurunavaracaklarına inananlar: Nice az sayıda bir birlikAllah'ın izniyle çok sayıdaki birliği yenmiştir. Allahsabredenlerle beraberdir, dediler.

[2.251] Sonunda Allah'ın izniyle onları yendiler. Davudda Câlût'u öldürdü. Allah ona (Davud'a) hükümdarlık ve hikmet verdi, dilediği ilimlerden onaöğretti. Eğer Allah'ın insanlardan bir kısmınınkötülüğünü diğerleriyle savması olmasaydı elbette yeryüzü altüst olurdu. Lâkin Allah bütün insanlığakarşı lütuf ve kerem sahibidir.

[2.253] O peygamberlerin bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Allah onlardan bir kısmı ile konuşmuş,bazılarını da derece derece yükseltmiştir. Meryemoğlu İsa'ya açık mucizeler verdik ve onu Rûhu'l-Kudüs ile güçlendirdik. Allah dileseydi o peygamberlerdensonra gelen milletler, kendilerine açık delillergeldikten sonra birbirleriyle savaşmazlardı. Fakat onlar ihtilafa düştüler de içlerinden kimi iman etti,kimi de inkâr etti. Allah dileseydi onlarsavaşmazlardı; lâkin Allah dilediğini yapar.

[2.255] Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir,kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadanO'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarınınyaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinindışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tamolarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zorgelmez. O, yücedir, büyüktür.

[2.258] Allah kendisine mülk (hükümdarlık ve zenginlik)verdiği için şımararak Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut'u) görmedin mi! İşte o zamanİbrahim: Rabbim hayat veren ve öldürendir, demişti. Oda: Hayat veren ve öldüren benim, demişti. İbrahim: Allah güneşi doğudan getirmektedir; haydi sende onu batıdan getir, dedi. Bunun üzerine kâfirapışıp kaldı. Allah zalim kimseleri hidayete erdirmez.

[2.259] Yahut görmedin mi o kimseyi ki, evlerininduvarları çatıları üzerine çökmüş (alt üst olmuş) birkasabaya uğradı; "Ölümünden sonra Allah bunları nasıl diriltir acaba!" dedi. Bunun üzerineAllah onu öldürüp yüz sene bıraktı; sonra tekrardiriltti. Ne kadar kaldın? dedi. "Bir gün yahut daha az" dedi. Allah ona: Hayır, yüz sene kaldın.Yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamıştır.Eşeğine de bak. Seni insanlara bir ibret kılalım diye (yüz sene ölü tuttuk, sonra tekrar dirilttik).Şimdi sen kemiklere bak, onları nasıl düzenliyor,sonra ona nasıl et giydiriyoruz, dedi. Durum kendisince anlaşılınca: Şimdi iyice biliyorum ki,Allah her şeye kadirdir, dedi.

[2.260] İbrahim Rabbine: Ey Rabbim! Ölüyü nasıldirilttiğini bana göster, demişti. Rabbi ona: Yoksainanmadın mı? dedi. İbrahim: Hayır! İnandım, fakat kalbimin mutmain olması için (görmek istedim), dedi.Bunun üzerine Allah: Öyleyse dört tane kuş yakala,onları yanına al, sonra (kesip parçala), her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da onlarıkendine çağır; koşarak sana gelirler. Bil ki Allahazîzdir, hakîmdir, buyurdu.

[2.264] Ey iman edenler! Allah'a ve ahiret gününeinanmadığı halde malını gösteriş için harcayan kimse gibi, başa kakmak ve incitmeksuretiyle, yaptığınız hayırlarınızı boşa çıkarmayın.Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan düz kayaya benzer ki, sağanak bir yağmurisabet etmiş de onu çıplak pürüzsüz kaya halinegetirivermiştir. Bunlar kazandıklarından hiçbir şeye sahip olamazlar. Allah, kâfirleri doğru yola iletmez.

[2.265] Allah'ın rızasını kazanmak ve ruhlarındakicömertliği kuvvetlendirmek için mallarını hayra sarfedenlerin durumu, bir tepede kurulmuş güzel birbahçeye benzer ki, üzerine bol yağmur yağmış da ikikat ürün vermiştir. Bol yağmur yağmasa bile bir çisinti düşer (de yine ürün verir). Allah,yaptıklarınızı görmektedir.

[2.266] Sizden biriniz arzu eder mi ki, hurma ve üzümağaçlarıyla dolu, arasından sular akan ve kendisiiçin orada her çeşit meyveden (bir miktar) bulunan bir bahçesi olsun da, bakıma muhtaç çolukçocuğu varken kendisine ihtiyarlık gelip çatsın,bahçeye de içinde ateş bulunan bir kasırga isabet ederek yakıp kül etsin! (Elbette bunu kimse arzuetmez.) İşte düşünüp anlayasınız diye Allah sizeâyetleri açıklar.

[2.272] (Ya Muhammed!) Onları doğru yola iletmek sana aitdeğildir. Lâkin Allah dilediğini doğru yola iletir.Hayır olarak harcadıklarınız kendi iyiliğiniz içindir. Yapacağınız hayırları ancak Allah'ın rızasınıkazanmak için yapmalısınız. Hayır olarak verdiğinizne varsa; karşılığı size tam olarak verilir ve aslahaksızlığa uğratılmazsınız.

[2.273] (Yapacağınız hayırlar,) kendilerini Allah yolunaadamış, bu sebeple yeryüzünde kazanç için dolaşamayan fakirler için olsun. Bilmeyen kimseler,iffetlerinden dolayı onları zengin zanneder. Senonları simalarından tanırsın. Çünkü onlar yüzsüzlük ederek istemezler. Yaptığınız her hayrımuhakkak Allah bilir.

[2.275] Faiz yiyenler (kabirlerinden), şeytan çarpmışkimselerin cinnet nöbetinden kalktığı gibi kalkarlar.Bu hal onların "Alım-satım tıpkı faiz gibidir" demeleri yüzündendir. Halbuki Allah, alım-satımıhelâl, faizi haram kılmıştır. Bundan sonra kimeRabbinden bir öğüt gelir de faizden vazgeçerse, geçmişte olan kendisinindir ve artık onun işi Allah'akalmıştır. Kim tekrar faize dönerse, işte onlarcehennemliktir, orada devamlı kalırlar.

[2.282] Ey iman edenler! Belirlenmiş bir süre içinbirbirinize borçlandığınız vakit onu yazın. Bir kâtiponu aranızda adaletle yazsın. Hiçbir kâtip Allah'ınkendisine öğrettiği gibi yazmaktan geri durmasın; (herşeyi olduğu gibi) yazsın. Üzerinde hak olan kimse(borçlu) da yazdırsın, Rabbinden korksun ve borcunuasla eksik yazdırmasın. Şayet borçlu sefih veya aklı zayıf veya kendisi söyleyip yazdıramayacakdurumda ise, velisi adaletle yazdırsın.Erkeklerinizden iki de şahit bulundurun. Eğer ikierkek bulunamazsa rıza göstereceğiniz şahitlerden birerkek ile -biri yanılırsa diğerinin ona hatırlatmasıiçin- iki kadın (olsun). Çağırıldıkları vakit şahitler gelmemezlik etmesin. Büyük veya küçük,vâdesine kadar hiçbir şeyi yazmaktan sakın üşenmeyin.Böyle yapmanız Allah nezdinde daha adaletli, şehadet için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için dahauygundur. Ancak aranızda yapıp bitirdiğiniz peşin birticaret olursa, bu durum farklıdır. Bu durumda onu yazmamanızda sizin için bir sakıncayoktur. (Genellikle) alışveriş yaptığınızda şahittutun. Ne yazan, ne de şahit zarara uğratılsın. Eğer bunu yaparsanız (zarar verirseniz) şüphe yok kibu, sizin yoldan çıkmanız demektir. Allah'tan korkun.Allah size gerekli olanı öğretiyor. Allah her şeyibilmektedir.

[2.283] Yolculukta olur da, yazacak kimse bulamazsanız (borca karşılık) alınmış bir rehin deyeterlidir. Birbirinize bir emanet bırakırsanız,emanet bırakılan kimse emaneti sahibine versin ve (bu hususta) Rabbi olan Allah'tan korksun. Şahitliğibildiklerinizi gizlemeyin. Kim onu gizlerse, bilsinki onun kalbi günahkârdır. Allah yapmaktaolduklarınızı bilir.

[2.285] Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Herbiri Allah a, meleklerine, kitaplarına,peygamberlerine iman ettiler. "Allah'ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız.İşittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz, affına sığındık!Dönüş sanadır" dediler.

[2.286] Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüdemükellef kılar. Herkesin kazandığı (hayır) kendine, yapacağı (şer) de kendinedir. Rabbimiz!Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. EyRabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bizegücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi affet!Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim mevlâmızsın.Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!
